top of page

Zamanın Esiri Olmak

  • Yazarın fotoğrafı: Berivan Acet
    Berivan Acet
  • 24 Oca
  • 3 dakikada okunur

                                                    



Zamanın hep ileriye doğru aktığını öğrenmiştik. Küçükken ailemiz, biraz büyüyünce de okuldaki öğretmenlerimiz bizlere zamanının ileriye doğru akan bir ok misali ilerleyen, bir yasa olduğundan bahsederlerdi. Zaman yasası… Yaşadığın her an geçmişte kalmıştı, bir yandan da gelecek hep muammaydı. Kimse şu andan bahsetmezdi. Hatırlıyor musunuz sohbetleri? Hep ya geçmiş zaman konuşulurdu ya da hayallerle beraber gelecekleri. “Bu sabah fırından ekmek almaya gitmiştim o anda Fatma Teyze’yi gördüm dün şunları yaşamış…” ya da “Seneye Akdeniz Üniversite’sine gitmek istiyorum orada şu aktiviteleri yapacağım…” Sohbetlerimiz bizlere öğretilen zaman kavramından çok farklıydı aslında. Hep ileriye doğru giden bir zaman var deniliyor ama insanların sohbetlerine dikkat etmeye başladığımızda zamanın hiçte ileriye giden bir ok gibi olmadığını görüyoruz.

 Zaman eskiden algılanılanın aksine iç içe geçmiştir. Geçmiş, gelecek ve şu an aynı anda devam etmektedir. Bunun hakkında bir örnek vermeye çalışacağım. Siz eğer ki geçmiş hakkında konuşuyorsanız; o anı tekrar konuştuğunuzda zihninizde bu anı tekrardan canlandırılmaya başlanır. O anki konuşmaları duyumsarsınız, sonrasında işin içine duygular girmeye başlar mesela çok öfkelendiğiniz bir anıyı hatırlıyorsanız, o geçmişteki an kadar sinirin bedeni ele geçirdiğine şahit olabilirsiniz. Tüyleriniz diken diken olur. Mağduriyetin getirdiği hislerle beraber tekrardan ağlayabilirsiniz. Hatta kendinize şu soruyu sorabilirsiniz; “Neden hala geçmedi bu hisler, oysaki normalde hiç düşünmüyorum ve iyi hissediyorum. Neden anlatınca aynı hisleri yaşıyorum diye?” Bunun nedeni geçmişteki o anıyı zihniniz tekrardan canlandırdı, bir nevi zaman makinesi gibi de düşünebilirsiniz bunu. O anıyla beraber geçmişe döndünüz ve gerçekten de anıyı yaşadınız. Zamanın dolanıklığında yaşadığımızı fark ettiğimizde artık bir soru oluşur zihnimizde; “Ben nerede yaşamak istiyorum?” Geçmişteki anılara gidip, eski deneyimlerimle aynı döngülerimi, sıkışıklıklarımı devam mı ettirmeliyim? Gelecekte yaşayıp, binbir olasılıkta oluşabilecek her sonuç için acaba hangisi olabilir diye kaygılanmalı mıyım? Yoksa şu anda yaşayıp tam olarak gerçekliği tatmalı mıyım? İşte sorumuzun cevabını alabilmek için büyük bir seçim yapmamız gerekir. Çünkü her ne kadar şu anda yaşamak istiyorum diye cevaplansa da anda yaşayabilmemiz için geçmiş zihin döngülerinden kurtulmamız gerekir. Biz bu yazıyı okurken bir yetişkin isek bu da beraberinde bugüne kadar edindiğimiz belirli davranış ve zihin kalıpları oluşturduğumuzu gösterir. Unutmayalım ki siz yeni bir şey öğrendiğinizde beyindeki bu yeni nöronlar birbirine tutunur ve sürekli olarak bu bilgiyle edinilen tecrübeler sonrası birbirine sıkıca bağlanırlar ve şema oluştururlar. Artık bu bilginin zıttı bir bilgiyi kabul edebilmeniz için o iki nöronu ayırmak için yeni bilgiyle ilgili birçok deneyim yaşamalısınız ki bu nöronlar birbirinden ayrılıp farklı şemalar oluşturabilsin. Bu da demek oluyor ki şu anda yaşayıp, anın mutluluğunu, zevkini, yaratıcılığını yaşayabilmeniz için eski bilgileri değiştirme sürecinde olmalısınız.

 Zihin konfor alanını sever. Bunu bizim kötülüğümüz için değil de bizleri alışılmadık, bilinmeyen taraftan korumak için yapar. Bu da bizlerin neden yeni davranışları edinmeye çalışırken bu kadar zorlandığımızı da çok iyi açıklar. Zihin kontrol edilmediğinde öyle bir güç haline gelir ki siz kendinizi o yeni alana açamaya çalışıp devam ettikçe dışarıdaki üçüncü şahıslarla sizi konfor alanına tekrar almaya çalışır. Örneğin; Bedenine ve ruhuna daha iyi, değerli davranma kararı veren bir kişi olduğunu düşünelim. Bu kişi birkaç gün sağlıklı beslenip spor yapıyor. Nefes egzersizleri, meditasyon gibi uygulamalarla ruhunu beslemeye çalışıyor fakat belki de çoktan görüşmediği bir arkadaşı onu konfor alanı olarak oluşturdukları bir sürece davet ediyor. Bizim kendine değer vermeye çalışan kişimiz eğer ki bu süreci bırakıp o konfor alanına tekrardan geçiş yaparsa zaten olmuyor yapamıyorum düzenli olarak deyip vazgeçebiliyor. Bu şekilde zihnin alışkanlıklarında kalıp ya geçmişte yaşamaya devam ediyor. Yaşadığı hüzünlerde, pişmanlıklarda, yetersizlik hislerinde. Ya da geleceğin nasıl olabileceğini düşünüyor bunu da geçmişten aldığı sınırlı tecrübeyle oluşturup sonsuz olasılıklardan geçmişine yakın olan seçimleri yapıyor. Geçmişte sürekli olumsuz duygularla uğraşmış bir kişiye hayatının bundan sonrası çok mutlu deneyimler elde edebileceğinden bahsettiğinizde bunu kabul etmeyecek birçok neden sıralayacaktır. Ya da inanmak istese de zihni geçmişteki anıları tekrar tekrar oynatıp ona bu deneyimi yaşama şansının olmadığına ikna edecektir. Geçmişin yüklerinden arındıkça anın tadını yaşadıkça, anda yaşanılan tüm güzelliklerle beraber geleceğe karşı olumlu tutumlar sergilenecektir. Gelecek hakkında hissedilen bu gelişmeler her şu anı en değerli an olarak gören biri tarafından tek tek inşa edilecek, zamanla bir bakacak ki o yerleştirdiği mutlu ve değerli anlar geleceğini oluşturmuş. Şu anın kıymetini bildikçe; geçmişin hüzünlerinden, geleceğin de kaygısından kurtulacaktır. Geçmiş ve gelecek hapishanesinden kurtulmak isteyen tüm ruhlara gelsin.

 

 

 

 

 

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page