İnsan özgür müdür yoksa esir mi? Hiç esir bir halde olduğunuzu hissettiniz mi? Ben hissettim. Korkunun esiri olduğumu ilk fark ettiğimde, kendimi özgür zanneden bir insandım. İlk onu fark ettiğimde korkuya yukarıdan baktım ve o kadar karanlık bir deniz gördüm ki o an suya girmeye cesaret dahi edemedim. Aradan zaman geçtikçe acı verici bir gerçek fark ettim, ben hiçbir zaman yukarıdan bakmıyordum o denize. Ben boğuluyordum…
KORKU SANA ASLINDA KİM OLDUĞUNU UNUTTURUR, İCADI DA BU NEDENDENDİR. KİM OLDUĞUNU BİLİRSEN ÇOBANIN İŞİNE YARAYAMAZSIN.
Korku; İnsanı zincirlere bağlayan, zihnin dev dalgalarını andırır. O kadar işler ki insanın bedenine ve zihnine sanki o olmadan yaşayamazsınız gibidir. Gerçi size ilk doğduğumuz andan itibaren korkuyla yetiştiğimizi söylersem belki bana korkunun ne kadar da gerekli olduğundan bahseden çevrenizden örnekler verebilirsiniz. Korkunun biraz gerekli oluşu doğrudur. Örneğin bu gereklilik için beynimizde görevli bölgelerimiz vardır. Bunlardan en önemlisi ise Amigdaladır.
Amigdala, Hayatta kalmamız ve güvenli bir şekilde devam edebilmemiz için korku duygusunu aktive eder. Aslında duygusal ve fiziksel yaralardan bizi korumaya çalışırken o kadar ileriye gider ki birçok durumdan korku yaratmaya başlar. Böyle bir durumda kişi; konfor alanından çıkmak istediğinde amigdala bilinmemezlikten korktuğu için kişiyi korumaya çalışacaktır. “Hayır bu işe kalkışma, ya batarsan?, Eşini sevmiyor olabilirsin ama ya insanlar seni boşandığında dışlarlarsa ne yapacaksın?, O çocuktan çok hoşlanıyorsun ama ya ona adım attığında seni reddederse ne yapacaksın?” Dünyan başına yıkılacak, rezil olacaksın, batacaksın vb.
KORKUNUN YAPABİLECEKLERİNİ NE DENLİ DÜŞÜNÜRSEN DÜŞÜN O BİR GİRDAPTIR. GİRDABIN SENİ HANGİ ÇÖLLERE GÖTÜREBİLECEĞİNİ BİLEMEZSİN.
Amigdala korku kalkanlarını indirmeyeceği gibi çevreden aldığı ayna nöronlarla beraber ( Bir insanın sinirli olduğunu hissettiğinizde size de belli bir süre sonra sinirin yüklenmesi gibi) dünyanın ne kadar güvenliksiz ve korkutucu bir yer olduğu fikrini daha çok benimseyecektir. Peki bunun sonuçları nelerdir? Mesela potansiyeli olunan bir mesleği asla yapamayan ve şu an mecburi olarak işine devam eden birinin giderek boğulduğunu hissetmesi gibi o korku denizlerinde çırpınışlarının hiç bitmediği bir gerçeklik oluşturmuş oluruz.
Korkunun derinlikleri; boğulmalarla devam eden ve bitmeyen sonsuz denizin görüntüsünü oluşturur. Ne zaman denize karşı koymayıp, endişelenmeyi bıraktığımızda, teslim olduğumuzda su bizi yukarı çıkarır ve sakince yüzmeyi deneyimleriz. Doğa, bedenimiz, var oluşumuz, ruhumuz bize karşı değildir. Destekçimizdir. Dünyaya güvenmeyi seçtiğimizde; Küçük adımlarla bizi endişelendiren durumlardan uzaklaşıp gözlemci olabilmeyi başardığımızda kurban değil, ruhumuzun efendisi oluruz. İlk küçük kulaçlar atıp, yüzmeyi öğrendiğimizde ve suya kendimizi teslim ettiğimizde her şey akar.
Korkunun senden alabilecekleri çok fazla ama teslimiyetin ve güvenin sana verebilecekleri de aynı derecede. Seçim senin, korkunun kölesi mi cesaretin efendisi mi olacağına sen karar vereceksin. İçindeki fırtınalar dışarıyı gözlemlediğin perspektifi tanımlar. Sen nasıl bakıp nasıl görmek istersin?
CESARETLE NELER YAPABİLECEĞİNE ODAKLANIRSAN, DÜNYANIN GÖZLEMCİSİ, RUHUNUN EFENDİSİ OLURSUN.
Comments